Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL;BOZKIR MÜFTÜSÜ DERELİ ALİ EFENDİ'YLE İLGİLİ HATIRALARIM VE GÖZLEMLERİM

İLMİN  ÖNEMİ

Merhum Bozkır Müftüsü Dereli Ali Efendi ile ilgili hatıralarımdan ve müşâhedelerimden bahsetmeden önce kısaca İslâm'da ilmin önemine değinmek isterim.
Yüce Allah'ın Peygamber Efendimize indirdiği ilk âyet, "OKU!" diye başlıyor. Devamında da "Kalemle yazı yazmayı öğrettiğinden" bahisle "İnsana bilmediğini öğrettiği" ifade ediliyor, "Bilenlerle bilmeyenlerin aynı derecede olmayacağı, bilenlerin daha üstün olacağı" belirtiliyor, "Bilmeyenlerin de öğrenmek için bilene sorması gerektiği" hatırlatılıyor; "Nûn'a (Hokka'ya), kaleme ve kalem tutanların yazdıklarına" and veriliyor, "Allah'tan gereği gibi sakınanların âlimler olabileceği, dinî konularda gerekli duyarlılığı ancak en derin ilim sahiplerinin gösterebilecekleri" ifade buyuruluyor ve Kur'an'da şu dua öğretiliyor: "RABBİM! İLMİMİ ARTIR!"
Peygamber Efendimiz de bir hadisinde kendisinin "Muallim (öğretmen) olarak gönderildiğini" söylüyor ve "İlim adamlarının peygamberlerin vârisleri olduğunu" açıklıyor. Sevgili Peygamberimiz, "Bilgili bir insanın gayreti neticesinde bir kişinin doğru yola erişmesiyle elde edeceği sevabın, dünyadaki maddi değeri en büyük şeylerden daha değerli olduğunu" kesin bir ifade ile açıklıyor.
BOZKIR  MÜFTÜSÜ  DERELİ  ALİ  EFENDİ'DEN  DERS  OKUDUM
Yaşadığı dönemde Bozkır ve çevresinde adını yazdırmayı başarmış olan efsane Hoca Ahırlılı Tevfik Efendi'nin yetiştirdiği ilk talebelerinden Dereli Ali Efendi'ye kısa bir süreliğine de olsa öğrenci oldum. Bu, benim için büyük bir nasipti ve talihti. Bozkır'ın yetiştirdiği değerli bir ilim adamı olan Ali Efendi'den feyz almam, asla unutmadığım bir manevi zenginliktir ve her zaman andığım güzel bir hatıradır…
Merhum Dereli Ali Efendi'den ders aldığım günlerin bu güzel anısını sizlerle paylaşmak isterim. Ben Sopran'lıyım. Malum, bizim köyün şimdiki adı "Bağyurdu". 1958-59'lu yıllar... Rahmetli Babam Hacı Ömer Algül, Hocaefendilere çok saygılıydı; Bozkır ve civarındaki ses getiren tanınmış Hocaları tanır ve takip ederdi, bazılarıyla da dostluğu vardı. O yıllarda henüz köyümüzden İstanbul'a göç başlamamıştı. Köyün erkekleri bahardan kışa kadar gurbete giderler, kazandıklarıyla Bozkır'a dönerler ve kışı çoluk çocuğuyla köylerinde geçirirlerdi. Bu sebeple herkes köye döndükten sonra bölgedeki tanınmış hocalar köyümüze gelirler, köyümüzün camisinde va'z ü nasîhat verirlerdi. Rahmetli babam, köye gelen hocaları köyün ileri gelenleriyle birlikte yemeğe alırdı. Ben o yıllarda Konya İmam Hatip Okulu'nda öğrenciydim. Yaklaşık olarak 15-16 yaşlarındaydım. Bizim evde babamın dilinde o günlerde âlim olarak iki hocanın adı çok geçerdi: Biri, Dereli Ali Efendi, diğeri Meyreli (sonra Kisecik'e yerleşmiş) Seyyid Efendi... Bu iki zatın da rahmetli annemin sıcak mercimek çorbasını içmiş oldukları, meşhur su böreğinden yedikleri kuvvetle ihtimal dahilindedir. Ben evimizi şereflendiren değerli hocalarımızın ellerini öperek dualarını almışımdır.
Rahmetli babamın Dereli Ali Efendi ile hususi dostluğu vardı. Babam onu çok severdi, o da babama "Ömer amca" diye hitap eder ve saygı gösterirdi. Aralarında imrenilecek derecede çok samimi bir dostluk vardı. İşte benim merhum Dereli Ali Efendi'ye öğrenci olmam, babamın onunla samimi münasebetlerinin bir sonucudur. Çünkü benim kendisine öğrenci olduğum ve kendisinden ders aldığım dönemde kendisi Bozkır müftüsü idi. O dönem şartlarında müftülüğün zorluğunu dikkate alacak olursak, müftülük odasında yani makam odasında bana ders vermeyi kabul etmesi, Hocamızın ilim öğretme konusunda ne derece istekli olduğunu gösterdiği gibi babamla olan dostluğuna karşı derin bir vefa göstergesi de sayılır. Bunların her ikisi de en güzel iki meziyettir.
DERS GÜNLERİNDEN  HATIRALAR  -  GÖZLEMLER
Gelelim ders günlerine! Benim merhum Ali Hoca'ya öğrencilik sürem yaklaşık iki aydır. Konya İmam Hatip'te öğrenci olduğum için mevsim yazdı. Yani Hocaefendi'ye öğrenciliğim yaz tatilinde gerçekleşti. Rahmetli babam Bozkır'dan benim için kısa süreliğine de olsa bir ev kiraladı. Tekrar belirtmem gerekirse yaklaşık olarak yıl 1958 veya 1959 yılı yaz tatillerinden biri. 15-16 yaşlarındayım, bu süreçte kardeşim Halil İbrahim de bana refakat ediyor. O da o zaman yaklaşık 10 yaşlarındaydı...
Ali Hoca'dan ne okuduğumu merak ediyorsunuz değil mi? Tabii ki Arapça okudum. Eski usulde Arapça öğretiminin temel ders kitaplarından ikisini okumak ve kendisinden dinlemek bana nasip oldu. Arapça eğitim-öğretim tarihinde bunlar: "EMSİLE ve BİNA" olarak geçer.
Bu vesileyle Rahmetli Ali Hoca'dan kısa bir süreliğine de olsa ders alarak elde ettiğim temel bilginin, İmam Hatip yıllarımın geri kalan kısmında ve devamındaki Yüksek İslâm Enstitüsü (İlâhiyat Fakültesi) yıllarında sürekli bana ışık tuttuğunu, Arapça ve Arapça'ya dayalı derslerde bu vesile ile başarılı olduğumu söyleyebilirim. Belki de bu durum, benim akademik hayatımda da bir olumlu etki olarak daima varlığını hissettirmiştir. Çünkü hizmetin ve bilginin azı çoğu olmaz. Yararlı bir hizmetin ve bilginin etkisi her zaman sanıldığından daha fazla olur ve sürekli olur. Siz yeter ki tarlaya bir buğday atın, bahçeye bir fidan dikin; Allah'ın izniyle o, filiz verir, yeşerir.
Ben kendisine (o dönemdeki müftülüğe - resmî makamına) öğleden önce gidiyordum. Ali Hoca, şartlara göre otuz dakika ile bir saat arasında bana zaman ayırırdı. Dersin başında ben kendisine bir gün önceki dersi aktarırdım. Kendisi devamında bana yeni dersimi okuturdu. Bazen soru sormaya gelenler olurdu, önemine göre dersi durdurur, sorulara cevap verirdi. Ama bu enstantaneler benim hatıramda ayrı bir yer tutmaktadır. Çünkü soru soran şahıslara verdiği cevaplarda Ali Efendi'nin dirayetine ve ilmî gücüne şahit oluyordum. Çok zeki bir insandı, kendisine fevkalâde bir güveni vardı, meseleleri son derece kolay anlaşılır bir üslupla çözümlerdi, verdiği cevaplar kolayca anlaşılırdı, kendisi de muhatabının anladığından emin olurdu. Sonra da kalın ciltli kocaman kitapların sayfalarını açar, bizzat Arapça metni okur, tercüme eder ve soran şahsın tatmin olmasını, yani gönlünde bir endişe kalmamasını sağlardı. Her bir soruya Arapça metinlere de bakarak rahatça cevap vermesindeki dirayetini ve güven duygusunu hiç unutamam! Dolayısıyla soru soran şahıslar, cevaplarını almış olmanın huzuru içinde teşekkürle ayrılırlardı. Bu esnada mutlulukları yüzlerine yansırdı.
Bu konuda Meyreli Ali Erdoğan Ağabeyimiz de beni teyit etti. Pek Muhterem Ali Erdoğan Ağabeyimiz Meyreli olup Bozkır Müftüsü Ali Efendi'den ve Meyreli Seyyid Efendi'den ders almış, uzun yıllar Diyanet'e bağlı görev yaptıktan sonra Bergama vaizi iken emekli olmuş ve oraya yerleşmiştir. Bu yazıyı kaleme alırken kendisiyle birkaç kez uzun telefon konuşmaları yaptım. Bana, Ahırlılı Tevfik Efendi ve Dereli Ali Efendi ile ilgili çok değerli bilgiler verdi. Bu kıymetli bilgileri inşallah yazmak ve paylaşmak nasip olur. Bergama'da meskun bulunan Meyreli Ali Ağabey, bu yazının konusu olan Dereli Ali Efendi'nin büyük bir âlim olduğunu, İslâm Hukuku'na (Fıkh'a) dair mühim bir birikim ve tecrübeye sahip olduğunu, çok zeki olduğunu, Feraiz ilminde ise en yüksek mertebelerde olduğunu, ilmî dirayetiyle çevresindekilere her zaman güven verdiğini söylüyor.

FEDAKÂRLIK

Merhum Dereli Ali hocamızın benim gibi İmam Hatip'li  bir gence bir yaz ayında her gün belirli bir zaman ayırarak Arapça öğretmesi, onun açısından çok büyük bir fedakârlık sayılır. Doğrusu bir ilim adamı olarak hocamızın bu fedakârlığını hiç unutmadım. Merhum hocamızın bu tutumu, benim için hep uyarıcı ve kalıcı bir ders olmuştur. Orta öğretimde kısa süre gerçekleştirdiğim öğretmenlik yıllarımda ve 1975'den 2012 yılına kadar öğretim üyesi olarak görev  yaptığım  Bursa - Uludağ Üniversitesi İâhiyat Fakültesi'nde öğrencilerime yakın davranmamda ve fedakârca destek vermemde merhum Dereli Ali Hocamızın büyük payı vardır.
SONUÇ
Bu gün onun, hocası Tevfik Efendi'yle birlikte anılıyor olması inanınız beni çok duygulandırdı ve mutlu etti. Bunu düşünenlerden, bunu gerçekleştirenlerden Allah razı olsun! Kendilerini hem tebrik ediyorum, hem de kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü İslâm medeniyetinin temelimde iman ve güzel ahlâkla birlikte ilim vardır. İslâm medeniyeti, bütün güzelliğini ilimle ortaya koyabilir. Hele hele o dönem şartlarında ilim aşkıyla gayret gösteren merhum ilim sahibi hocalarımızı anmak, vefakârlığın da bir gereğidir.
Bu toprağın çocuklarına vefakârlık yakışır. Yetiştirdikleri öğrenciler yoluyla bu bölgeye ve bölgemiz vasıtasıyla tüm  ülkemize emeği-hizmeti geçen değerli hocalarımızı ve özellikle kendisinden feyz aldığım Dereli Ali Efendi'yi rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum.
Son olarak önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Merhum Tevfik Efendi ve merhum Dereli Ali Efendi gibi önemli şahsiyetlerin Bozkır topraklarında yetişmiş olması, bizlerde tarih bilincini ve mensubiyet duygusunu güçlendirmelidir. Bu, şu demektir: Eğer bu topraklarda Tevfik Efendi ve Dereli Ali Efendi gibi sadece çevresinde değil, bütün ülkemizde ses getiren büyük âlimler yetişmişse onların ardından gelen yeni nesiller arasında da muhakkak yeni âlimler yetişebilir. Bozkır ve çevresinde bu ruh vardır. Bunu anlamak ve hissetmek ve ümitle yeni ilim adamlarının yetişmesi için çaba göstermek gerekir.
Allah, cemal âlemine intikal etmiş merhum ve mağfûr hocalarımıza rahmet etsin, onların arından giden yeni ilim sevdalılarına gayret versin, ilim yolunda koşan genç nesillere destek olanlara da sağlık, başarı ve bereket ihsan eylesin!

Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL;BOZKIR MÜFTÜSÜ DERELİ ALİ EFENDİ'YLE İLGİLİ HATIRALARIM VE GÖZLEMLERİM Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL;BOZKIR MÜFTÜSÜ DERELİ ALİ EFENDİ'YLE İLGİLİ HATIRALARIM VE GÖZLEMLERİM Reviewed by Adsız on 20:08 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.